BURASI ALLAHIN RESULÜNÜN HER YÖNÜYLE TANITILMAYA ÇALIŞILDIĞI BİR YER OLMASI DİLEĞİYLE...İNŞALLAH.
Bu millete yapılan en büyük kötülük onun gönlünden Peygamberinin çekilip alınması,onun yerini başkalarının kapması olmuştur.Okullarımızda o öğretilmedi bizlere,televizyonlarımızda anlatılmadı.Camilerde kaba çizgileriyle, kuru kuruya bazı sözlerinden bahsedildi belki. Belki din kültürü derslerinde yaptığı savaşları okuduk.Ama kesinlikle o öğretilmedi bizlere.Maksatlı yapıldı tüm bunlar.Zira az bir deşilseydi hayatı seniyyeleri, az bir koklayabilseydik onu, insanımız fevc fevc o Nur'a (asm) yönelecekti. Bunu çok iyi biliyordu bazıları. Onun için geçiştiriverdiler onu...
Onun sünnetine ittiba iddiasındakiler de yıllardır resmi ideolojinin ekmeğine bilmeyerek yağ sürdüler."Sünnet" diye diye sünnetin alanını şalvar,külah, koku,misvak vs'ye indirgeyerek yaptılar bunu.Resulün sünnetinin topyekün bir yaşam tarzı,bir ahlak ve kulluk öğretisi olduğunu göz ardı ederek...
Mesela Müslüman tipi denilince akıllara gelen çizgi şu oldu: "Alabildiğince kasılan, alabildiğince kurulan, son derece ciddi, fevkalade sert, yüz hatları gergin, nazarları tedirgin, ifadeleri tavizsiz, değer hükümleri temyizsiz bir insan tipi..".
...Halbuki Resulullah(sav) hiç de öyle değildi.Son derece sadeydi,Bir insandı ve bir insan gibi davranıyordu.Buhari'nin yaşıtı Mekke kadısı Zübeyir bin Bekkar'ın Mizahun Nebi (Peygamberin mizahı) adlı müstakil bir eser kaleme aldığını yeni öğrendim ben.
Onun güzide ashabını anlatırken de şöyle diyordu kitaplar: "Resulullah'ın (sav) ashabı kendi aralarında şakalaşır, hatta birbirlerine kavun, karpuz kabuğu fırlatırlardı. Fakat prensipler karşısında hemen ciddileşir ve önemli bir iş çıktığında şakayı bırakır o işin gereğine uygun tarzda vakarlarını takınırlardı" Biz ise ciddiyeti somurtkanlık zannettik. Vakarı ise huşunet ve sertlik.... Kimilerini de kaçırdık kendimizden Allah bilir.
1430. doğum yıldönümünde Efendimin unutturulan bir yönünü hatırlatmak istedim. Çocuklarla haşir neşir oluşunu... Biliyorum ki bu topluma Resulullahı (sav) insani yönleriyle gösterebilsek, onu daha rahat sevdirebiliriz. Özellikle çocuklarımıza...
...Tirmizi ve Ebu Davud'un müşterek rivayetine göre şöyle demişti o şanı yüce nebi: "Merhamet ancak şaki olanlardan kaldırılmıştır". Yine "Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir" buyurmuştur o (sav)...(Ebu Davud)
...Bir seferinde "Çocuklarınızı öper misiniz" diye soran bedevilere "Evet" demişti. Onlar "Fakat biz,Allah'a and olsun ki öpmeyiz" deyince O şefkatin timsali insan şöyle cevap verdi: "Allah kalplerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim." (İbn-i Mace) Maalesef bu bedevi düşüncesi Anadolu'da zamanla yerleşmiştir. Çocuklarını öpme ve onlarla şakalaşma bir nevi acziyet olarak algılanmıştır... Tabii bunun temelinde de Sünnetten uzaklık yatmaktadır.
Hz Peygamber çocuklarla haşir neşirdir. Kendisiyle onlar arasında hiçbir hiyerarşi ve engel koymamıştır. Çocukların çekinip ürkmelerine sebebiyet verebilecek her çeşit tutumdan kaçınmış, onların teklifsizce yanaşıp konuşmalarını teşvik edecek davranışlara ehemmiyet vermiştir...
Resul-i Ekrem efendimiz (sav) çocukları reyhan çiçeğine benzetmiş ve "çocuk kokusu cennet kokusudur" buyurmuşlardır. Onların arasında kendisini bir bahçede hissetmiş, hepsini ayrı ayrı öpmüş ve koklamıştır. O çocukların da sevgilisiydi. Bir yerde onu gören çocuklar hemen ona doğru koşar etrafını sarar, O da her biriyle ilgilenir, hallerini sorar, sevgilerine karşılıkta bulunur ve onlarla şakalaşırdı. Bu sünneti ihya, geleceğimiz adına çok önemlidir. Lütfen en azından bu konuda ona benzeyelim. Çocuklara Resulullah'ı, hatırlatalım. Halimizle, şirinliğimizle, tatlılığımızla. İnanın koku sürünmek ve misvak kullanmaktan daha faziletlidir bu sünneti ihya.
Çocuklar bizim cennetimiz olsun, biz onların cenneti olalım. Ciddiyetimiz latif olup latife yapmamıza engel olmasın. Zira O'nun (sav) latifeleri bile latifti.
Enes bin Malik onun için "Resulullah (sav) çocuklarla en çok şakalaşan idi" der.(İbnül Esir-3/466)
İşte çocuklarla ilişkisine örnekler:
*** Ebu Seleme İbni Abdurrahman'ın nakline göre Hz.Peygamber(sav) dilini torunu Hasan'a doğru uzatırdı. Çocuk dilinin kızıllığını görünce neşe ile dolardı. (Suyuti-Tarih-i hulefa-sh:189)
*** Ensar çocuklarından Mahmud bin Rebii beş yaşlarındayken Hz.Peygamberin (sav) bir kovadan ağzına su alarak yüzüne püskürttüğünü rivayet eder.(Buhari)
*** Yala ibni Murre'nin nakline göre bir davete gitmekte olan Hz.Peygamber, yolda çocuklarla oynamakta olan torunu Hüseyin'i de beraberinde götürmek için yakalamak ister. Fakat çocuk bir sağa, bir sola kaçmaya başlayınca, Hz.Peygamber (sav) yakalayıncaya kadar onu takliden sağa sola koşarak peşinden gider. Tutunca elinin birini ensesinin altına, diğerini çenesinin altına kor, ağzını ağzına dayayarak öper ve "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim" buyurur.(İbn-i Mace)
*** Hz.Cabir birgün Resulullah'ın (sav) huzuruna girdiğini bu sırada sırtına Hasan ve Hüseyin'i bindirmiş olan Hz Peygamberin dört ayak vaziyetinde yürümekte olduğunu görür ve Cabir dayanamaz, gülümseyerek: "Deveniz ne iyi deve, sizler de ne iyi binicilersiniz"der.(Kenz-ul Ummal)
*** Hz.Aişe diyor ki "Resulullah bir gün bana: "Üsame (Hz.Zeydin oğlu)'yi yıkayıver" dedi.Ben hiç çocuk doğurmadığım için nasıl yıkanacağını bilmiyordum. Onu aldım, gayri nizami bir halde yıkamaya başladım. Derken Hz.Peygamber (sav) çocuğu benden aldı ve yıkamaya başladı. Bu sırada ona şunları söylüyordu: "Üsame kız olmamakla bize iyilik yaptı... Eğer sen kız olsaydın, seni süslerdim, seni kocaya verirdim"(Zehebi-Siyerün nubela)
*** İbn-i Mace rivayetine göre Hz.Abbas'ın zevcesi Ümmü fadl Hasan veya Hüseyin efendilerimizden birini Resulullah'ın yanına getiriyor. Hz.Peygamberin kucağında çocuk işeyince Ümmü fadl "Resulullahı pislettin" deyip omuzuna vurup, azarlayınca Hz.Peygamber "Allah iyiliğini versin. Oğlumun canını yaktın" diyerek memnuniyetsizliğini izhar eder. (İbn-i Mace)
*** Ebu Davud'un nakline göre Enes bin Malik'in kardeşi Ebu Umayrın bir kuşu vardı. Onu sever, oynardı. Bir gün kuş ölünce çocuk çok üzüldü. Ebu Umayr'i gören Resulullah (sav) "niye üzgün" diye sorar. Durumu öğrenince çocukla ilgilenir ve teselli eder. Ve sonra Ebu Umayr'i her görüşünde takılarak "Ya Eba Umayr küçük kuşun ne oldu" diye sorar...
*** Siyer ve hadis kitapları bu konuya daha bir sürü yer ayırmışlar. Bu kadarla iktifa edip son olarak bir güzel tabloyla meseleyi hitamı miske erdirelim.
Bir gün Hasan ve Hüseyin'i güreştirir. Ve güreş sırasında Hasan'ın tarafını tutar, onu teşvik eder, taktikler tavsiye eder. Hz.Fatma dayanamaz: "Ya Resulullah hep Hasan'ı tutuyorsunuz. Çocuk (Hüseyin) üzülecek" demesine mukabil ağzı şeker şerbet yesin, Sevgili Efendimiz (sav) gülümseyerek şu cevabı verir: "Görmüyor musun? Cebrail'de Hüseyni tutmuş, aynı şeyleri ona söylüyor."(Mecmauzzevaid)
Salih Okur-www.cevap.cjb.net